28 Nisan 2010 Çarşamba

Roma

Bugün Roma'dan bahsetmek istedim nedense.(Nedeni, aslında sürekli Roma'yı düşünüp, orda yaşamak istemem ve aklımdan hiç çıkmaması mı acaba? :)

Benim için rüya şehir diyebilirim. Hayatımda İstanbul ve Bodrum dışında başka hiçbir şehirde yaşamak istemedim ama Roma'nın bana yaptığına bakın! Üstüne üstlük gittikten sonra ciddi şekilde hasta olup, ne gezdiğimden ne de yediğimden birşey anlamamama rağmen!

Tarihi dokusu mükemmel şekilde korunmuş, insana, hayvana ve bitkiye saygının olduğu medeni bir şehir. Düşünün ki, otobüs şöförlerinin çoğu bayan! Kırmızı ışıkta ruj tazeleyip saçlarını düzeltiyorlar :)
Sokaklarda oturup, çok güzel lazanya yiyip, çok hoş muamele görüyorsunuz. İtalyan erkeklerini buradan anlatmak istememem sizleri şaşırtmadı herhalde :) (Kadınları paçoz, hiç üzülmeyelim :)

Bir tek yapmak isteyip de yapamadığımız, insanların yaşadıkları evlerin içini görmek oldu. Bende de, Murat'ta da merak uyandırdı gerçekten. Ama herkesin Vespa kullanması ikimizin de çok hoşuna gitti.

Vatikan harika, göz alıcı! Gerçi Murat, saolsun canım benim, en tepesine çıkalım istedi ve ben o hasta halimle, kapalı alan fobimle, nefesim darala darala ve geri dönme şansı olmadan, en tepeye tırmandım. Tepede yaşıyormuydum yoksa yaşıyor numarası mı yapıyordum hala hatırlamıyorum!!!

Buradan anlatmakla bitecek gibi değil, kısa kesmek zorundayım. Ama bir şehre nasıl aşık olunursa, ben oldum! Umarım herkes gitme şansına sahip olur...

Hiç yorum yok: