10 Temmuz 2010 Cumartesi

Ve kuş yuvadan uçar...

Şimdi Murat'la bir akrabanın nikahından geldik. Bir çift daha, o zorlu yola koyuldu. Bu zamana kadar hep düğünden, alış-verişten bahsettik ama işin bir de perde arkası var. Ben henüz yeni evli sayıldığımdan, hala daha o durumu atlatabilmiş değilim. Durumsa; kuşun yuvadan uçması meselesi.

Dün akşam çok sevgili arkadaşım Gökçe ile sohbet ederken birşey söyledi: Hepimiz önce annemiz, babamız ve kardeşlerimizle bir aileyiz ama evlendikten sonra başka bir aile kuruyoruz, ailemiz değişiyor. Herkes ister istemez, az da olsa kopuyor. Bu evlilik meselesinin en hüzünlü, belki de tek hüzünlü boyutu.

Bu yazıyı yazmaya karar verdim çünkü facebook'ta Andrea Bocelli' nin bir konser kaydını izledim. Bilmiyorum bilirmisiniz bu adamı. Bu İtalyan beyefendi, dünyanın en ünlü tenorlarından. Kendisi kör. Ve işinde inanılmaz başarılı. En önemli parçalarından biri "Melodrama". Benim babamın en sevdiği parça.

Bu konser kaydını izlerken içim burkuldu, hüzünlendim birden. Çünkü artık hayatlarımız değişti. Hiçbir zaman babamın küçük kızı olamayacağım artık. Kendi ailem var, her an genişlemeyi bekleyen! :) Ama eskiye dönüş yok maalesef.

İşte evlenmenin bir de böyle bir tarafı var. Ben kendim evlenirken ağlamadım ama kendimi tutmak için gösterdiğim çaba Oscar ödülüne layıktı doğrusu!
Bütün kuşlar bir gün yuvadan uçuyor. Umarım her kuşun uçtuğu yuva da, çıktığı kadar güzel olsun...

Hiç yorum yok: